HERŞEY ÇOCUKLAR İÇİN....
  EMİNE ŞENLİKOĞLU İLE RÖPÖRTAJ
 

EMİNE ŞENLİKOĞLU İLE RÖPORTAJ
26/08/2007
 
 
YAZAR EMİNE ŞENLİKOĞLU İLE YAPILAN RÖPORTAJ 
 
 

 

 

Mükerrem BULUT-Emine ablacığım öncelikle kapınızı ve gönlünüzü bize  açtığınız için teşekkür ederiz. Yıllar önce Mektup dergisi mektebinde koşuştururken, yıllar sonra  Emine ablamla burada bu şekilde röportaj yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Rabbime hamdolsun. İnşallah hayırlara vesile olur. Allah’ın adıyla başlayalım. Şenlikoğlu ismi, insanların fazlasıyla aşina olduğu bir isim. Yazdığı kitaplar ve en önemlisi de verdiği mücadelesi ile tanınıyor. Yazdıklarınız genç kız ve erkeklere ilham kaynağı oldu.Bu noktada Emine ŞENLİKOĞLU’nun yeni bir kitap çalışması var mı?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Var tabii.Yazar olmak isteyenler için hazırladığım kitabı bitiriyorum şu anda. Ondan sonra “Merhamet”  diye bir romanım var.Taslak halinde, çalışıyorum üzerinde.Bir de “Mehmet’in öyküleri”var.Bir taraftan da okuyorum.En önemlisi de bir tezim var.Eşler arası iletişim de, ilişkiler de iletişim stratejisi diye. Onu kitap yapacağız inşallah.Hocam dan gelecek tavsiyeleri bekliyorum.Çalışmalarım var.Hala da devam etmektedir.En son çıkan kitaplarım “Sevgide hiç vefa yok mu?” Ve son romanım “Esir Evliler” ve birde şiir kitabım çıktı”Bir Adımlık Koşu”

 

Mükerrem BULUT-Emine ablacığım, peki kitaplarınızın sayısı kaç oldu? Biz artık yetişemiyoruz sayısına, bu noktada sayı vermekten çekiniyorum. Her kitap mutlaka büyük emeklerle yazılıyor. Yayınlanmış kitaplarınızın sayısı hakkında  bir rakam verebilir misiniz?

 

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Sayısını ben kendim bile tam olarak bilemiyorum, okuyucularımın bilememesini yadırgamam. 70 in üzerinde. 72-73 civarında .Birde 14 tane de Gençlik Köprüsü diye çıkacak bir kitabım var. Şimdilik bu kadar.

 

Mükerrem BULUT-Şu anda gündemde olan pek çok bayan yazarın ocağı, bir dönemin mektebi olan MEKTUP dergisi uzun zamandır sessizliğini koruyor. Bu hepimizin yarası aslında. Benim de ilk tanıştığım dergi de Mektup dergisiydi. Bu sessizlik sona erip dergi tekrar okuyucularına sesini duyurabilecek mi? İnşallah.

 

Emine ŞENLİKOĞLU- İnşallah. Ama sitenizden de yardım bekliyorum. Mektup dergisi açılsın. Ben abonede olacağım diyen sitenizden 2000 kişi çıkarsa bunu söyleyen, ben de söz veriyorum en kısa zamanda açacağım dergiyi.

 

Mükerrem BULUT-İnşallah.Peki  eski kadro mu olacak, yoksa yeni katılımlarda olacak mı?Çizgi de herhangi bir değişiklik düşünüyor musunuz?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Yeni isimlerde, eski arkadaşlarımızda olacak. Çizgimizde herhangi bir değişiklik olmayacak. Ama kalitesinde değişim olacak. Kalite olarak seviyeyi biraz yüksek tutacağız. Ayrıca farklı bir şablon olacak inşallah.

 

Mükerrem BULUT-Emine ablacığım,evlilikle ilgili kitaplarınızı biliyoruz.  Bu konudaki hassasiyetinizi de biliyorum. Evliliklerin pamuk ipliğine bağlı olup çok çabuk tükendiği günümüzde bu müesseseyi ayakta tutacak veya yeni evlenecek kardeşlerimize  neler tavsiye ederseniz?

 

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Evlilikleri çok çabuk bitirenler yaşlılıklarını düşünmüyorlar da ondan. Görüyorlar naylon kızları, görüyorlar hiç yar olmayacak kızları, vefalı eşlerini dostlarını terk ediyorlar, ama yaşlandıkları zaman bilmiyorlar ki darülacezeye sepetlenecekler. Çünkü neden? Gençliğinde hiçbir kadına emek vermemiş, gönül vermemiş, ruh vermemiş bir erkek yaşlılığında kendine bakacak kadın bulamaz. Kadınsa eğer ihanet eden, kendine bakacak erkek bulamaz. Vefa bir defa vefanın alt yapısı vardır. Alt yapısız bir vefa söz konusu değildir.Onun için ben bir röportajda bunları tavsiye edemem ama bahsetmiş olduğunuz “Kılavuz” isimli kitabımda uzun uzun kız istemeye nasıl gidilirden tutun, kız babası nasıl davranacak, evlilik ve nişanlılık dönemi deneme tahtası dönemi mi dir?

Kızlar erkeği nasıl seçmeli, erkekler kızı nasıl seçmeliye kadar, yüzlerce konuyu araştırdım ve yazdım. Artık bunu merak edenler dört ciltlik kılavuza müracaat edecekler. Ama burada sırf böyle teğet geçerek tavsiye edeceğim şu, beden güzelliği geçer ama ruh güzelliği kolay kolay geçmez.Ruh güzelliğine önem vermeyenler televizyon ekranlarıyla güzelleştirilenler, ve taş bebek gibi gösterilen güzelleri göre göre normal bir genç kıza güzel dememeye başladılar ve hep böyle kendilerini ne zannediyorlarsa? Ben evlendirme işlerine bakıyorum fırsatım olduğu zaman. Bir gün birisi telefon açtı. Tanıdığım birisiydi. Hocam dedi sizden öyle bir kız istiyorum ki dünya güzeli olsun, manken gibi olsun. Ben de dedim ki hayrola.Evlenince holivut ta film mi çevirttireceksin. Çok güzel olması ne işe yarıyor yani. Çok güzelliğini evlendikten sonra görmeyeceksin ki. Ama ruh güzelliğini hep göreceksin. Fedakar mı, cesur mu sana arkadaş mı, seni anlayan mı bir defa kimse aradığı dört dörtlük evliliği bu dünyada bulamayacaktır. Cennette olacak o dört dörtlük. Bu bilinçle adım atması lazım insanların. Onun için verdiğim kaynağa müracaat edilmesi diyorum.

 

Mükerrem BULUT-İnşallah. Kitabın ismini  bir defa daha telaffus edersek . Evlenecek olan ve evliliği sallantıda olan arkadaşlarımıza faydası olacaktır inşallah.

 

Emine ŞENLİKOĞLU-“Kılavuz-İslam’ı doğru anlamak”.

 

Mükerrem BULUT-Emine ablacığım. İslam’la tanışma aşamasında olan veya çevresinde arayış içerisindeki arkadaşlarına yardım etmek isteyen kardeşlerimize neler tavsiye edersiniz?

Direkt Kur’ana mı yada herhangi bir kitab’amı yönlendirmeli insanları?

 

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Duruma göre. Şimdi öyle insanlar vardır ki, direkt

Kur’an mealine yönlendirirsiniz.

 

Mükerrem BULUT- Peki hiçbir şey bilmeyen insan anlayabilir mi, kaldırabilir mi?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-O zaman ona dini soruları varsa beyninde,zihninde o sorularına cevap bulabileceği kitaplar tavsiye ederiz. O kitaplardan 10-15 tane okuttuktan sonra artık yavaş yavaş Kur’an mealine yönlendiririz. Ama şunu her zaman söyleyerek ilk defa Kur’an mealini okuduğunda hiçbir şey anlamayabilirsin, ama bilinçaltın anlar sen okumaya devam et tekrar tekrar oku. Gelişene  kadar, anlayana kadar demek lazım. Çünkü Kur’an mucizesi öyle bir mucize ki her okuyuşta sanki hiç okumamış gibi oluyor insan. Ben yıllardan beri okuduğum halde böyle hissettiğim oluyor. Profesör olacaktım,bir sebepten dolayı vazgeçtim. Neden vazgeçtiğimi söyleyeyim size.Tezimi hazırladım hocam çok beğendi dedi ki Emine hanım siz başka bir tez hazırlayın bunu da doktora tezi yapın çünkü çok emek verdiniz dedi. Altı ay sadece yazma ve kanaat kitaplarını okumasına verdim. Altı ay öncesi okuduğunuz  yılları düşünün. Araştırdıklarınızı düşünün. Yalova da Abdullah Büyük hoca vaaz veriyordu. Orada bir ayet okudu. Ayet şu. Diyor ki ben defalarca meal okumuş bir insanım, Kur’anı o kadar tefsir yapmış bir insanım. Ama böyle dikkatimi çekmedi ayet. Diyor ki orada:”Yabani bir köpek size av  getirirse onu yemeyin.Ama Allah’ın istediği şekilde, onun izniyle terbiye olunmuş av köpeğiniz  size av getirirse ondan afiyetle yiyin diyor. Bir de Allah afiyetle yiyin diyor. Ben o zaman dedim ki ne işim var benim profesörlükte ne faydam olacaksa? Ben dönüp tekrar dinimin üzerinde ince ince çalışmaya devam etmem lazım. Böyle devam ediyorum. Yani tavsiyem şu ki, insanlar enerjisinin farkında olmalı ve her gün mutlaka kalbini, ruhunu diriltecek eserler okumalı, aksi taktir de insan kendi ruhunu yer, insan kendi kalbini yer, insan kendi beynini de yer.

20 gün hiçbir ilim sahibi olmayan ve zihnine bir bilgi koymayan insanın 21. gününde hücrelerinde kaç bin tane beynin tükettiği görülüyormuş yani beyin yiyiyor. Çünkü ruh ibadetle, dini bilgiyle, beden nebadat la maddi yiyeceklerle doyarmış. Beyin de bilgiyle doyarmış. Bilgi almazsa beyin hücrelerinden tüketmeye başlarmış. Onun içinde okumayan insanların çabuk bunadığı görülmüş yapılan araştırmalarda. Ama bu okuyan hiç bunamaz anlamında değil istisnalar her zaman her şey için vardır. Herkes için  her ilim, meslek dalında istisnalar vardır. Onun için geri dönüp tekrar illaki dinimize zaman ayırmamız lazım.Dinimiz bizi bu karanlık çağa ışık olabilecek tek ve son din. Bunun değerini güzel bilmemiz lazım. Allah’a dua ederek bizden razı olmasını istediğimiz gibi bizde Allah’dan razı olmasını bilmeliyiz.

 

Mükerrem BULUT- Genç kızlardan bahsettik. Kadın konusu işlenirken onunla özdeş olan başörtüsü meselesine değinmeden olmaz. Üniversitedeki kızların başörtüsü meselesinden ziyada farklı bir konuya değinmek istiyorum sizinle. Genç kızlarımızın başörtüsü adı altında başlarını örttükleri, vücud hatlarını tesettüre sokmadıkları bu örtü başörtüsü müdür, yoksa saç örtüsü müdür?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Zaten başörtüsü saç örtüsüdür. Geçen günü bize hakaret olsun diye sayın Baykal başörtüsü sadece saçları örter dedi. Sanki biz başka şeyi örter demişiz gibi bir laf etti.

 

Mükerrem BULUT- Günümüzdeki genç kızların örtüleri Ahzab ve Nur surelerindeki örtü şekliyle örtüşüyor mu?

 

                                                              

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Öncelikle ben şunu söylemek istiyorum. Bir defa başörtüsü namusumuzdur, başörtüsü kimliğimizdir gibi Allah’ın bize söylemediği sözleri söylemekten kaçınalım. Bu geri teper ve zararımıza dönüşür. Nitekim bu hataları yapan biri olarak bunu yanlış buluyorum. Biz başörtüsünü neden örtüyoruz? Allah istediği için o kadar. Bizim başka bir şeyimiz yok. Allah’ın emridir. Ve sadece de Nur suresi 31  ve Ahzab 59 konu edilmesin. Nur suresi 60. ayetle Ahzab suresi 36. ayet iyi okunmalı.İyi okunmalı. Allah bize  nereye kadar hürriyet vermiş. Nerde hangi konuda kendi iradesi altına almış. Çok iyi bilmemiz lazım. Bunu söyledikten sonra sorunuza geçiyorum. Eğer bir kişi kendini tesettüre alıştırana kadar farklı örtünüyorsa Allah yardımcısı olsun. Tabi ki kardeşimizdir, şart ne olursa olsun. Ama tesettür bu değil. Daracık iç kıyafetini belli eden kıyafetle örtünüyorsa ve bunu İslam’i kıyafet budur diye birde bunun reklamını yapmaya kalkışıyorsa bu bir hatadır. Yalnız bu hataya öncülük yapanları biraz eleştirmemiz lazım.Genç kızlardan önce kırkına merdiven dayamış, otuzunu aşmış yada ellisine, atmışına merdiven dayamış olup ta başına küçücük mendil kadar başörtü örtüp ondan sonrada eskiden çok bol giydiği halde daracık kıyafetlerle ortada gezinen kanaat önderleri yazar çizer hanımlar, hanım kardeşlerimiz var önce onları çizgisine davet etmemiz lazım. Ben onları çizgisine davet etmeden genç kızlarımıza şu anda bir şey söyleyemiyorum. Örnektiler başta. Ya baştan örnek olarak insanların önüne  çıkmayacaklardı, yada böyle dandik dandik örtünmeyeceklerdi. Kırgınım kendilerine. Belki bu siteniz vesilesiyle onlara da bu mesajım ulaşır. Kırgınım çünkü taviz verdiler. Tavizsiz çizgide yürüyerek bir insan taviz verirse, bu çok daha çirkin durur. Yüksekten düşmek, alçaktan düşmeğe benzemez. Taviz veren kardeşlerimize neden kırılmıyorum. Çünkü onun ruh dünyası, anlayış dünyası o kadardır. Ona benim diyecek bir şeyim yok. Başını örtmeyen nice kardeşlerimiz var hiçbir şey söylüyor muyuz? Söylemiyoruz.Biz  Başörtüsüne hakaret edene konuşuruz. Hakaretini kendisine iade ederiz.Ama başörtüsü başörtüsü deyip te sanki “büyük başörtüsü örttüğüme ben pişman oldum” dercesine neredeyse örtmeyeceğim dercesine küçücükleştirmek başörtüyü bir dava adamına yakışmaz. Sahabe hanımlarını seven bir Müslüman’a yakışmaz. Bunu kınadığımı ifade ediyorum. Başını açanları kınamam. O kardeşlerimiz belki de bizim bildiklerimizi bilseler belki de bizden daha iyi örtünürler. Yada örtünmeseler bile bizden daha iyi inanırlar. Ama benim olan öteki kardeşim farklı. Hem döverim hem de severim misali. Mesajlarımı güzel bir paket içerisinde kendilerine sunuyorum. Her onları gördüğümde zıvanadan çıkıyorum ama sıradan bir genç kızın başında gördüğüm küçük başörtüye kızmıyorum çünkü o kardeşimiz öğrendikçe öğrendikçe imanı uzadıkça örtüsü de uzayacaktır inanıyorum. Uzamasa bile onunla benim bir şeyim yok. Bir savaşım yok yada onunla bir yolculuk aynı kulvarda koşu yapmamışım, ben onunla beraber ağlamamışım .Beraber güldüklerinizi unutabilirsiniz. Ama aynı yolda beraber ağladıklarınızı unutamazsınız demiş bir düşünür. Ben beraber ağladığım arkadaşlarımızı öyle gördüğüm zaman ağlıyorum. Bu benim için çok daha önemli.

 

Mükerrem BULUT-Peki kıstas var mı? Emine ablacığım Nur ve Ahzab surelerini iyi irdelememiz lazım dediniz ya.

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Tabi. Ahzab suresi göğüslerin örtünmesini, kapanmasını tanımlar. Ama Nur suresinde yaşlı kadınlar dışarıya giderken dış örtülerini çıkartabilirler. Hangi kadınlar? Evlilik umudu kalmamış kadınlar. Ancak çıkartmamaları üzerlerine almaları kendileri için daha hayırlıdır diyor Allah. Bu demektir ki, demek ki genç kız dış örtüsüz olmamalı Allah’ın ayetine göre. Eğer dış örtüsüz dışarıya çıkıyorsa da bunun bir günah olduğunu bilerek dışarı çıkmalı. Şimdi bir insanın bilerek yaptığı günahla, bu günah değildir demesi arasında akidemizde biliyorsunuz çok büyük farklar var. Bu farkı anlamamız içinde galiba biraz daha okumamız gerekiyor. İmanı beslemek ruhu, kalbi beslemek, imanı yenilemek, imanı tazelemek lazım.İman eskidikçe ibadetin anlamı kalmıyor hissi gelir insana. Ondan sonra ibadet yapma duygusunda bir değişim olur. Ağırlık gelir zaten ilk işaret olarak. İmanın eskidiğine, yıprandığına ilk işaret Namazların aksamasıdır, ağır gelmesidir. Onun için Allah “ey iman edenler iman ediniz” buyuruyor. Yani yenilenin.

 

Mükerrem BULUT- Peki bu serzenişten sonra bir şey daha sormak istiyorum. Dava adamı dediğimiz hani o mücahide bacılarımız, kardeşlerimiz, ablalarımız evlatlarına baktığımızda aynı şeyleri evlatlarına veremediğini görüyoruz. Geneli kapsamıyor ama evlatlarımıza gerçeği anlatamadık mı? Yanlış mı anlattık, baskıcı mı olduk yoksa çok mu serbest bıraktık?

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Baskıcı olanlarda çok oldu, çok serbest bırakanlarda çok oldu. Dengeli olduğu halde evlatları tarafından dinlenmeyenlerde var. Şimdi bizim için önemli olan ölçü şu; ben benim evladıma da İslam’ı aynı anlatıyorum, başkasına da aynı anlatıyorum. Ağabey imin kızları vardı. İki kıza da aynı şekilde İslam’ı anlatıyordum. Bir tanesi çok güzel, hanımefendice kapandı, örtündü. Öteki hostes oldu. Şimdi anlatmaksa aynı şeyi anlattım. Ama birazda karşı tarafın istemesine, kavramasına bağlı. Halbuki hostes oldu dediğimde çok dürüsttür, hilesizdir, ötekide öyle. Ama uygulamaya gelince hep sonraya atmayı tercih etti. Şimdi ne yapabilirim. Dolayısıyla bizim için kendi evlatlarımızla başka evlatlar arasında İslam’ı anlatmak açısından pek fark yok.

 

 

Mükerrem BULUT-Biz başkalarına anlatırken kendi evlatlarımızı unuttuk mu, ihmal mi ettik?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Öyle ortamlarda var. Ben şahsım adına radikal olarak tanıdığım arkadaşlar adına söyleyeyim. Biz çok emek verdik kendi evlatlarımıza. Allah’a şükür çok emek verdik. Ben evladımı bir gün karşımda sapıtmış olarak görürsem çok ağlarım ama ben vazifemi yapmadım demem yaptığıma inanıyorum. Bir çok arkadaşlarda yaptılar. Yalnız hata yapanlar söyle bir hata yaptı. Başkalarının çocuklarını kurtarmaya giderken kendi çocuklarıyla hiç ilgilenmediler. Bunu yapanlarda oldu ama yavaş yavaş bu hata fark edildi. Bundan sonrası için hata fark edildiği yerde bir milat oluşur. Bir milat oluştu yani. Artık bir çok dava adamı önce kendi evladıma diyor. Evladından çalıp davaya veremem diyor, ve vermemelide zaten. Önce kendi çocuklarını yetiştirmeli, anne baba kendi çocuklarına önem vermeli. Bir bakıyorsun baba 12 de 1 de eve geliyor. İşte dernekte, toplantı vardı bilmem şurada Kur’an tefsiri yaptık. İyi de senin çocuğun senin yüzünü görmüyor. Bir akrabam var yine yakınım. Onun çocuğu bana;

- Biliyor musun babalar  Namaz kılmaz, anneler kılar dedi. Kendisi erkek çocuğu.Ben kurtuluyorum yani.Namaz kılmıyorum ama kızlar kılmak zorunda. Neyi modelliyor, çocuk tam modelleme döneminde zaten. Babayı modelliyor.

 

Mükerrem BULUT-İdrak etmekte olduğumuz Aşura ayında Kerbela da kardeşini hunharca katleden yezidi düşünceye kafa tutan Zeynep, bugüne neden taşınamıyor? Yani Zeynep leri, Fatımalar’ı, Sümeyye’leri tekrar nasıl inşa edebiliriz?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Niye hep Zeyneb’den sorulurda diğerlerinden sorulmaz.Hz. Zeyneb kadar Hz. Aişe üzerine düşülmediğini fark ediyor musunuz? Bu rüzgar nereden esiyor? Yol yürüyenindir. Başaran güzel başarıyor.  Burada Hz. Aişe ile Hz. Zeynebi yarıştırmıyorum.Ama yarıştıranlar olduğunu bildiğim için biraz bu tuhafıma gidiyor. Ama şöyle söylerseniz sahabe kadınları günümüze taşınıyor mu dersek, evet günümüzde sahabe ruhunu taşıyan, sahabe kadınları kadar canını ortaya koyan dava erleri, dava kadınları görüyorum. Hepten de günümüzü çürütmeyelim. Günümüzde harikulade Müslümanlar da var. Hep böyle eksi yaşantıda olanları görüp artıları unutursak şükrümüzü eda edemeyiz. Şükrü eda etmek için olumluları da görmek gerek. Onun için ben azınlıkta da olsa olduğuna inanıyorum. Görüyorum çünkü.Hala yıllardan beri süründüğü halde hiçbir taviz vermeyen insanları görüyorum. Ama şöyle lerini de görüyorum ben. Diyelim kocası bir hata yaptıysa derhal her şeyinden taviz verip ,çizgisinde zikzak yapmanın çok ötesinde adeta çizgisinden çıkanları da görüyorum. Eninde sonunda İman ehli bilinçli ise tekrar çizgisine dönüyor. Bunu da gözlemliyorum. Bir zamanlar bilinçli ise o insan ne kadar bulanım geçirirse geçirsin öze dönüyor, gerçeğe dönüyor. Ben günümüzden şikayetlerim olmasına rağmen geçmişle kıyasladığımda çok memnunum. Çünkü bir baskı yapıldığında bize bir hakaret edildiğinde anlıyoruz. Benim gençlik yıllarımda meğer o kadar hakaret edilirmiş ama hiç anlayamazdık.

 

Mükerrem BULUT-Karşı çıkan mı yoktu o zaman? Televizyona çıkmama, röportaj vermeme, resim çektirmeme gibi zihniyet vardı değil mi?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Bir Şule abla vardı, adını duyduğumuz. Ama bilgimiz yoktu ki. Şule ablayı gazeteden duyardık. Bilgimiz olmadığı için bize radyolardan yapılan hakaretleri biz anlayamazdık ki. Mesela irticacılar, gericiler dendiğinde, bu sözle bizi aşağılamaya çalıştıklarını anlayamazdık yani. Ama bugün Allah’a şükürler olsun ki bunu bizim 5 yaşındaki çocuklarımız bile biliyor.. Aşırı dinci sözü  kullanıldığı zaman bunu aşırı dinsizler bize kullanıyorlar. Gerici dendiği zaman çağdaş gericiler bu sözü bize kullanıyorlar. Bunu artık bizim 5 yaşındaki çocuğumuzun bile bilmesi güzel ilerleme. Ama bir ilerleme yani. Bir taraftan sapıkça yaşantılarda devam ediyor ama İslam’i yaşantılarda unutulmamalı. Nice gençlerimiz var bizim o kadar özendiği halde kızlarla gezmiyorlar. Onlara  meyilli nice  kızlar var.Gençlerimiz var asla bir diskoya gitmiyorlar, içki içmiyorlar, günah diye şimdi  biz bu gençlerimizi taktir etmeyelim mi? Yada genç kızlarımız dans etmek istiyor ama yapmıyor. Açılıp kendi sevgilisine kendini göstermek istiyor, saçlarını göstermek istiyor ama Allah’ın hatırı için emri olduğu için bunu yapmıyor. Bunların hepsi görmemiz gereken nimetler.

 

Mükerrem BULUT-Gündemi oluşturan ve tüm insanların dikkatlerini bir noktaya çekecek farklı platformların oluşturulduğu günümüzde “Tevhidi Bakış Açısını Önceleyen Kadın Platformu” adı altında bir platform oluşturulup bu  noktada Asrı saadet kadınıyla günümüz kadınını irdeleyen sempozyumlar düzenlenemez mi? Böylesi bir sempozyumda yer almak istemez misiniz?

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Tevhidi platformlar yapılıyor. Daha da elbette yapılabilir. Ama şu da var ki biz Allah’ın bize söylediği metod la çalışırsak başarırız. İnadına iman olmaz. İnadına çalışmak bir yerden sonra biter. Farz olduğu için çalışılır, ibadet olduğu için çalışılır.. Bu noktalara dikkat edilmesi lazım. Sloganlarla, coşku yarı yolda bırakır adamı. Coşku Ayetten beslenerek olursa sağlam olur.

 

 

Mükerrem BULUT- Emine ablacığım kadın   gözüyle İslam’i hareketin artıları-eksileri nelerdir?

 

Emine ŞENLİKOĞLU-Kadın gözüyle sözünü düzeltiyorum. Müslüman gözüyle diyelim. Çünkü ruhun dişisi erkeği yoktur. İmanın dişisi erkeği yoktur. Davanın dişisi erkeği yoktur. Dolayısıyla bu tür konularda kadın erkek bakış açısı diye bir kavram tanımıyorum. Ancak görevlerde kadın erkek farkı tanırım. Görevlerde aile içinde ve dışında, devlette devlet içerisinde görev farkı olabilir. Ama iş bu konulara geldiğinde bakış açım Müslüman’cadır.

 

Mükerrem BULUT- Müslüman gözüyle İslam’i hareketin artıları-eksileri nelerdir?

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Artıları eksileri, var tabide. Eksileri çok konuşuyoruz da bence artıları konuşmakta yarar var. Eksileri de görmekte yarar var. Göreceksin ama çok fazla konuşmayacaksın. Sadece ortada Rasulullah’ın yaptığı gibi bilgi olarak sunacaksın. İsteyen o bilgiyi alacak. Eksiler nedir denirse en fazla dikkatimi çeken eksiler şu. Allah’ın bizden istemediğini ortaya çıkartıyoruz. Ve her ibadette aşağı yukarı bir tanım getiriyoruz niye?. Bizim böyle bir mecburiyetimiz yok ki. Bana soruyorlar siz niye örtündünüz. Allah emrettiği için. Olur mu diyorlar. Olur Allah emrederse olur. Ben böyle inanıyorum. Ve böyle yapıyorum. Benim size verecek bir hesabım yok. Siz inanmıyorsanız kendiniz bilirsiniz. Bu en güzeli böyle olmalıyken ama böyle yapmadığımız dönemler oldu. İslam da başörtüsü, güneşin ışınlarını engellerdi bilmem atmosfer tabakası yani biz bunları hep savunma psikolojisine girdik. Belki savunurken kendimizi daha iyi besledik ama bu yanlısın nereden geldiğini de anladım. Bir İslam’ın bütünlüğünü anlayarak parçalarından çalışma yapmadık. Parçalarından yola çıkarak bütününe doğru yürüdük. Bu arada da böyle bir yanlışlar oldu ama bu yanlış belki de olması gerekiyor ister istemez. Çünkü biz anamızdan, babamızdan böyle İslam medeniyetini İslam’ın harikalığını öğrenerek büyümedik. Bizim çocukluğumuzda ben  köyde hatırlıyorum . Kız başını ört. Yılan saçlarına sarılır, başına taş düşer. Böyle öğrendik biz. Bir geldim İstanbul’a  kocaman kocaman kadınların başı açık ne tepeden taş düşüyor, ne de yılan var saçlarında şok oldum. Bütün dünyam yıkıldı yani. Demek ki yalan söyleniyormuş diye. Böyle şeylerle büyüdük, onun için yanlış bizim için galiba kaçınılmaz dı. Önemli olan bundan sonra gelecek olan gençlerimiz yanlış yapmasın. Allah adına Müslüman öldürmeye kalkmasın, Allah adına bir farklı görüş var diye tutup onu kafir ilan etmesin. Allah adına işler yapmasın. Çünkü kuranı kerim 3-4 kategoride ayetler var. Bu ayetlerin bir kategorisi peygambere ve ashaba özeldir. Bir kategorisi kişiye herkes onu farklı anlayabilir. Ama Allah ona yasaklamamış ama açık açık anlatılan bir kategori var ki herkes ona iman etmekle mükelleftir. Farklı farklı anlayanlara sen neden farklı anlıyorsun hesabını Allah sormazken  biz niye soralım ki? O öyle anlamışsa öyle. Bakara suresinde bu konu ile ilgili çok büyük ibretler var.Başka surelerde Allah’ın istemediğini istemek, kurbanlık meselesinde olduğu gibi ineğin rengi sarı mı olacak, koyumu olacak, acık mı olacak, genç mi olacak, yaşlı mı olacak kurban . Allah’ın istemediklerini söyleye söyleye ne yaptı Allah onlara cezayı artırdı.

 

Mükerrem BULUT- Teferruatlarla uğraşan bir halk mıydı Emine abla?

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Allah’ın emrettiği hiçbir şey teferruat değildir. Kişi kendi teferruat icad ederse onun adı teferruat olur. Allah’ın emretmedikleriyle uğraşanlar dersek. Yada Allah’ın dininde olmayanlarla uğraşan var mı dersek evet Allah’ın dininde olmayıp Allah’ın dininde var göstererek o Allah’ın emriymiş gibi ona önem vererek Allah’ın emrinden çok uzaklarda olanlarda var. Allah o kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun. Küçük ve kendi uydurdukları teferruatlarla uğraşırken,Allah’ın önemle bildirdiği konulardan uzaklaşıyorlar. Her çeşit insan var. Her sahada her çeşit insan var. Kendi hayallerinden, kendi yorumlarından çıkarttıkları dine dalıp dersek bu daha doğru olur. Onun için maalesef var . Farklı şeylerde var. Mesela geçenlerde kendisini mehdi kabul eden zat Evrenesoğlu ile görüştüm. Çok mütevazı iyi niyetli bir insan. Ama sanıyorum ağlıyordu. Benim cehennemlik olduğumu söylerken. Çünkü o öyle inanmıştı. Benim için ağlıyordu. Cehennemlik olduğumdan dolayı, onun inandığı gibi inanmadığım için. Yorumunu böyle farklı yapınca işte bizim Allah’a ulaşamadığımızdan, gerçekte Allah’a ulaşılabildiği halde biz ulaşmıyormuşuz. Bu  bir bakış açısı. O beni cehennemlik olarak görürken ben onu cehennemlik görmüyorum. Çünkü benim öğrendiğim din bana bunu öğretti ben böyle öğrendim İslam’ı. Onun bana cehennemlik demesi benim onu cehennemlik ilan etmemi gerektirmiyor. Allah bilir ben bilemem. Ama zahiren ama küfre girdiğine şahitlik ettiğim bir durum olursa tabi ki o zaman bende diyebilirim ki küfürdedir diye. Ama o kelimeyi ağzından duymadığım sürece o bana cehennemlik olduğumu söyledi diye bende ona cehennemlik diyemem. Bana ve benim gibilerine . Yani kendisine bağlı olmayan galiba hemen hemen herkese.

 

Mükerrem BULUT-Emine abla genel bir düşünce şu galiba. benim gibi düşünmeyen herkes

yanlış  yoldadır.

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Evet bir çok grupta bu hastalık vardı. Ama galiba biraz azalıyor. Eskisi gibi.sadece benim grubumdakiler Müsluman’dır diğerleri değildir diyenler azaldı.

 

Mükerrem BULUT- Bu gruplar birleşmeyecek mi emine ablacığım. Bu tefrikalar bu ayrılıklar son bulmayacak mı?

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Zalimin zulmü biraz daha artarsa birleşir. Zaten bela hak etmeden gelmez. O bela gelince de birleşirler. Saplantı ile ayrı grupta olanlar belasız kafasını kaldıramazlar, ama şartlanma yoksa  düzelirler. Nitekim ben şimdi çok gruplar görüyorum. Benim konferanslarıma geliyorlar. Evrenesoğlu’nun mürit lerinden bile konferansımda insanlar görüyorum. Bizim gibilerinin hepsi onun gözünde cehennemlik olduğunu düşünür. Sadece o mu kendisinden olmayanları cehennemlik gören çok gruplar var. Şu anda benim tanıdığım en az 15 grup var ki kendi liderlerine, şeyhlerine mehdi diyorlar. Ahır zaman mehdisi diyorlar. Tarihe baktığımız zaman bin seneden beri binden fazla hatta ama daha çok bin seneden bu tarafa her asırda o kadar çok gruplar kendi liderine mehdi demişler ki hiç bitmemiş yani. Devamlı gelmiş yani kıyamete kadar devam edecek.

 

Mükerrem BULUT- Emine Ablacığım son olarak sitemizin ziyaretçilerine söylemek istedikleriniz nelerdir?

 

 

Emine ŞENLİKOĞLU- Günde en az 80-100 kişinin sitenizi ziyaret etiğini düşünürsek, bu ziyaretçiler isterlerse siteyi 10 ar arkadaşına haber verseler ne büyük bir rakam çıkar ortaya. Onun için buradan ziyaretçilerinize  benim tabirimle sitedaşlara buradan selam söylüyorum. Lütfen siteye girenlerin sayısını arttırsınlar. Düzenli, programlı bir şekilde kitap okumalarını tavsiye diyorum. Ve asla harama yaklaşmasınlar , harama yaklaşmak demek kalpteki manevi gücü zayıflatmak demektir. Allah haram işlememenin çözümlerinden birini harama yaklaşmamak olduğunu söylüyor. Buna dikkat ederek el ele kadın erkek inşallah gelecek bize gelecek. Dünyayı sadece ve sadece Allah’ın görüşü aydınlatacaktır. Allah’ın sistemi , Allah’ın kuralları aydınlatacaktır. Bunu dünyaya anlatalım. İslam’ın dünyanın tanıdığı gibi olmadığını anlatalım. Buda  elbirlik beraberlikle olur. Allah’ın selamı üzerlerine olsun. Size de çok teşekkür ederim.

 

Mükerrem BULUT-Bizde İslami Yöneliş site yönetimi olarak size teşekkür ederiz Emine Ablacığım.Kapınızı ve yüreğinizi açtınız bize. Rabbim çalışmalarımızı bereketlendirsin. O yar ve yardımcımız olsun.

 








BU RÖPORTAJ TAMAMEN ALINTIDIR...

www.islamiyonelis.com  sitesinden alıntıdır haklarını helal etsinler size tavsiyem bu siteyide takip edin....

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol